İmam Hüseyn'in (a.s) Doğumu
Ebu Abdillahil Hüseyn'in (a.s) doğumunun yıl, ay ve günü hakkında Ehl-i Sünnet'ten olsun Şia'dan olsun, hadis ve tarih erbabı arasında ihtilaf vardır. Bazıları Hicretin 4. yılının Şaban ayının üçünde doğduğunu söylemişler; bazıları Şaban'ın beşinde ve bazıları da aynı yılın Cumadel Ula'sının beşinde, diğer bir grup da Hicri 3. yılın Rebiül Evvel ayının sonunda olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşü Şeyh Ebu Cafer Tusî (r.a) "Tehzib" adlı eserinde ve Şeyh-i Şehid (Şehid-i Evvel) "Durus" adlı kitabında ve Şeyh Behaî "Tevzih-ul Makasid" adlı kitabında benimsemişlerdir. Bu görüş, Sikat-ul İslam Kuleynî'nin (r.a) İmam Cafer Sadık'dan (a.s) Hz. Fatıma'nın (s.a) İmam Hasan'ı doğurmasıyla İmam Hüseyin'e hamile olması arasında on günlük ara olduğuna ve doğumları arasında ise altı ay on gün ara olduğuna dair naklettiği rivayetle de muvafıktır.(1)
Hz. Hasan'ın (a.s) doğumu Bedr yılının, yani hicretin ikinci yılının Ramazan ayının on beşinde vuku bulmuştur. Yine rivayette vardır ki, Hasan ve Hüseyin (aleyhimesselam)ların arasında sadece bir tühr, yani on günlük bir ara vardı ve Hz. Fatıma'nın (s.a) Hz. Hüseyin'e (a.s) hamileliği altı ay idi.
İbn-i Şehraşub "Menakıb"ında "Envar" kitabından nakletmiştir ki, Allah-u Tebareke ve Teâlâ, Hz. Fatıma'nın (s.a) Hz.Hüseyn'i hamli ve veladeti (doğumu) için Peygamber-i Ekrem'i (s.a.a) müjdeledi ve o Hazret'in katledileceğinden dolayı da onu taziyet etti. Hz. Fatıma bundan haberdar oldu ve ona bu durum ağır geldi. Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu:
".Annesi onu istemeyerek kendi vücudunda taşıdı ve istemeyerek doğurdu; onun gebelik dönemi ve (sütten) kesilmesi otuz ay sürdü."(2)
Hanımların hamilelik dönemi genellikle dokuz ay olur; Hz. İsa ve Hz. Hüseyin (aleyhimesselam)lardan başka hiçbir çocuk altı aylık olarak dünyaya gelmemiştir.
Müellif diyor ki:
"Büyük bir ihtimalle rivayetin aslında "İsa" yerine "Yahya" imiş; çünkü Hz.Yahya (a.s) ve Hz.Hüseyin (a.s) bir çok şeylerde ve mesela analarının onlara hamileliği müddeti hususunda birbirlerine benzemekteydiler. Ama Hz.İsa'nın (a.s) annesi tarafından hamli birçok rivayetlere göre her bir saat bir ayın bedeli olmak üzere dokuz saat (9 zaman dilimi) idi."
Şeyh Saduk (r.a) kendi senediyle Abdulmuttallib'in (r.a) kızı Safiyye'den nakletmiştir ki, Hz.Hüseyin dünyaya geldiğinde ben annesinin bakıcısı idim. Hz. Peygamber (s.a.a) "Ey hala, evladımı bana getir." diye buyurdu. Dedim ki, "Ya Resulallah, henüz yıkamamışım." Buyurdu ki, "Ey hala, onu temizleyecek olan sen misin? Allah onu tertemiz kılmıştır."
Diğer bir rivayette de nakledilmiştir ki: "Hüseyn'i Allah'ın Resulü'ne verdi ve Resulullah (s.a.a) kendi dilini onun ağzına bıraktı.
Yine Safiyye şöyle diyor:
".Resulullah (s.a.a) onun iki gözünün arasından öpüp bana verdi ama Resulullah (s.a.a) bu halde "Ey yavrucuğum, Allah seni katleden kavme lanet etsin!" diyerek ağlıyordu.
Bu sözü üç defa tekrarladı." Ben, "Babam ve anam sana feda olsun, onu kim öldürecek?" dedim. Buyurdu ki: "Beni Ümeyye (lanetullahi aleyhim)in soyundan olan bir zalim grup."
Rivayet edildiğine göre Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Hüseyin'in sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okudu. Yine Hz. Zeyn-ül Abidin Ali ibn-il Hüseyin'den (a.s) nakledilmiştir ki, "Allah'ın Resulü (s.a.a) Hz.Hüseyin doğduğu gün onun kulağına ezan okudu."Başka bir rivayette de şöyle nakledilmiştir; "Resulullah, Hz. Hüseyin'in doğumunun 7. günü akike (3) olarak iki koyun kesti. Onun bir budunu bir dinar ile birlikte ebesine verdi. Sonra Hz.Hüseyin'in başını tıraş ederek başının tüyünün ağırlığınca gümüş sadaka verdi ve Hz. Hüseyin'in başına bir çeşit güzel koku olan "haluk" sürdü.
Merhum Saduk (r.a) Hz. İmam Cafer Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: " Hz. Hüseyin ibn-i Ali (a.s) dünyaya geldiğinde Allah-u Teâlâ Cebrâil'i bin melek ile Resululah'ı (s.a.a) tebrik etmek için onun huzuruna inmek üzere görevlendirdi. Cebrâil inerken bir denizde bulunan bir adaya uğradı. Orada Arş'ı taşıyan meleklerden biri olan "Futrus" isimli melek bulunuyordu. Bu melek, Allah'ın emrettiği bir işi yapmakta ağır davrandığı için (cezalandırılarak) kanatları Allah tarafından kırılmış ve o adaya atılmıştı. Hz.Hüseyin dünyaya geldiğinde, o melek yediyüz seneden beri o adada ibadetle meşgul idi. O, Cebrâil'e "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Cebrâil de "Allah Hz. Muhammed'e (s.a.a) bir nimet vermiştir; ben, Allah Teâla ve kendimden taraf onu tebrik etmek için gönderildim." dedi. O melek "Ey Cebrâil, beni de kendinle birlikte götür; belki Muhammed (s.a.a) bana dua eder." dedi. Ceb-râil onu da götürdü. Cebrâil (a.s) Peygamber'in (s.a.a) yanına varınca ilk önce Allah Teâlâ ve kendisi tarafından o Hazret'i tebrik etti ve sonra Futrus'un durumunu anlattı. Peygamber (s.a.a) buyurdu ki: "Ona söyle ki, kendisini bu yeni bebeğe sürsün ve kendi yerine (Arş'a) dönsün." Futrus kendisini Hüseyin ibn-i Ali'ye (a.s) sürdükten sonra (uçup) yücelirken şöyle dedi:
"Ey Resulallah, bil ki senin ümmetin onu öldürecektir ama ben onun yaptığı iyiliği karşılıksız bırakmayacağım, onun (mezarının) ziyaretine gelen her zâirin haberini, ve ona selam veren her müslümanın selamını mutlaka ona ulaştıracağım. Ona salat gönderen herkesin salatını ona ileteceğim."
Bir başka rivayette de nakledilmiştir ki: "Futrus kendi yerine çıkarken şöyle dedi: "Kim benim gibi olabilir!? Ben Ali ve Fatıma oğlu Hüseyin'in ve ceddi Ahmed-ul Haşir'in(4) serbest bıraktığı kimseyim. Salavatullah-i aleyhim acmein."
Şeyh Tusî (r.a) "Misbah" adlı kitabında şöyle rivayet etmiştir: "İmam Hasan Askerî'nin (a.s) vekili olan Kasım ibn-i Alâ el- Hamdanî'ye o Hazret'ten taraf gelen cevapta yazılmıştı ki: "Mevlamız Hüseyin ibn-i Ali (a.s) Şaban ayının yirmi üçünde perşembe günü dünyaya gelmiştir. O günü oruç tut ve şu duayı oku: "Ellahumme, es'elüke bihakki haze'l yevm." Bu duada şu cümle yer almıştır ki: "Futrus onun beşiğine sığındı; biz ise ondan sonra onun kabrine sığınanlardanız."
Seyyid ibn-i Tavus "Melhuf" adlı kitabında nakletmiştir ki: "Göklerde Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına inip ona selam vermeyen ve ona Hz.Hüseyin (a.s) hakkında taziyetini iletmeyen, ona ve türbesine verilen sevabı Peygember'e (s.a.a) haber vermeyen hiçbir melek kalmadı. Peygamber (s.a.a) de "Ey Allah'ım, onu yalnız bırakanı sen de yalnız bırak; onu katledeni öldür ve onu kendi murad ve isteğine ulaştırma!" diye dua ediyordu."
İbn-i Şehr-i Aşub "Menakıb" adlı kitabında şöyle yazıyor: "Hadisde vardır ki: "Cebrâil (a.s) bir gün gökten yere indi ve Hz. Zehra'nın (a.s) uyuduğunu ve Hz. Hüseyin'in de çocukluk adeti üzere üzüntü içinde olduğunu gördü. Bunu gören Cebrâil oturup annesi uyanıncaya kadar Hz. Hüseyin'i meşgul etti. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'yı bu durumdan haberdar eyledi."
Seyyid Behranî "Medinet-ul Meâciz" adlı kitabında Şercebil ibn-i Ebi Avf'dan şöyle dediğini nakletmiştir: " Hz. Hüseyin (a.s) dünyaya geldiğinde Firdevs-i A'la meleklerinden bir melek Bahr-i A'zam'a inerek göklerle yerin arasında "Ey Allah'ın kulları, hüzün elbiselerini giyinin; üzüntü ve gama bürünün ki Muhammed'in evladı doğranacaktır, zulüm ve kahre uğrayacaktır!" diye feryad etti.
Hz. Hüseyin'in (a.s) Faziletlerinden Örnekler
Burada Hz.İmam Hüseyin'in (a.s) faziletleri ve siretinin sadece az bir bölümüne değinmekle yetineceğiz:
Mevlamız Hz. Hüseyin'in (a.s) faziletleri gün gibi ortadadır. Şerefinin yüceliği güneşi andırır. Her üstünlüğün zirvesi ona aittir; onun büyüklük, fazilet ve yüce mevkisini Şia ve Ehl-i sünnet'ten hiç kimse inkar etmemiştir.
"Aref-el alimune fazleke bi'l ilmi
Ve kâle'l-cühhal-ü bit-taklidi"
"Alimler senin üstünlüğünü ilimle öğrenmişler
Cahiller ise taklit üzere itiraf etmişlerdir."
Şeref ve üstünlük her taraftan onu çevrelemiştir! Güzellik ve büyüklük nişaneleri ondan yağmaktadır. Bu sözümü söylerken hiçbir müslümanın onun hilafını söylemesinden korkmuyorum. Çünkü onun ceddi Muhammed-i Mustafa, babası Ali el Murtaza, ceddesi Haticet-ul Kubra, annesi Fatımat-uz Zehra'dır. Kardeşi Hasan-ül Mücteba, amcası Cafer-ut Tayyar, çocukları pak imamlar, soyu soyların seçkini olan Haşimî soyudur. Bütün bu özelliklere sahip olan kimse nasıl böyle olmayabilir?!
"Lekad zaharte felâ tehfa ala ehedin
İlla ala ekmehe lâ yübsir-ul kameren"
"Aşikarsın; kimseye gizli değilsin, ay gibi
Anadan doğma körlerdir göremeyen seni."
Mevlamız ve imamımız Hz. Mehdi (a.s), Nahiye-yi Mukaddese'sinden nakledilen ziyaretnamede şöyle tavsif eylemiştir o Hazreti:
"O (Hz. Hüseyin aleyhisselam), ahidlerine vefa edendi, huyları beğenilmiş, keremi apaçık, gece karanlıklarda teheccüd ehli (ibadet için uykudan kalkan), davranışları sağlam ve doğru, ahlakı üstün, geçmişi azametli, nesep ve soyu yüce, mertebesi yüksek, övgüleri çok, yüz hatları beğenilen, bağışları bol, hilimli, olgun, Allah'a yönelen, cömert, çok bilgin, güçlü, şehit, imam, çok şefkatli ve (münib).
Sevilen ve düşmanların kalbine korku salan birisi idi. O Resulullah (s.a.a) için bir torun ve Kur'an için bir dayanak ve ümmet için destek idi. Allah'a itaat eylemekte pek çaba gösterici, ahd ve misakını koruyan, fasıkların yollarına sırt çeviren idi. Çabası uğrunda herşeyini feda eyleyen, rükuları ve secdeleri uzun idi; dünyadan ayrılıp gitmek halinde olan birisinin dünyaya meyilsiz olduğu gibi o da dünyaya öyle meyilsiz idi. Dünyadan ürkenlerin gözüyle dünyaya bakardı."(5)
"Kitab-i fezl-i tora ab-i behr kafi nist
Ki ter koni ser-i enguşt-o sefhe beşumari"
"Senin faziletlerinin kitabını sayfalamak için denizin suları yetmez ki,
Parmakların ucunu ıslatıp sayfaları sayasın."
Şeyh Abbas KUMMİ
Kaynaklar:
1- El Kafî, c.1, s.464, et Tehzib, c.6, s.41, ed Durus, el Mezar, s.2, Tevzih-ul Mekasıd, s.6.
2- Ahkaf/15.
3- Akike: Yeni doğan çocuk için koyun vb. kesip fakirlere dağıtmak. Bu iş şer'an müstehaptır.
4- Haşir, Resulullah'ın (s.a.a) isimlerindendir ve Resulullah'ın (s.a.a) dininde olanların onun peşi sıra haşrolacağı anlamına gelir.
5- Tuhfet-üz Zâir, s.349
İmam Hüseyin'in Aşk ve Fedakârlık Dolu Hayatı
İmam Hüseyin (a.s)'ın Faziletleri
Muharrem ayı ile ilgili sorular